NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُبَيْدُ
اللَّهِ بْنُ
عُمَرَ بْنِ
مَيْسَرَةَ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ اللَّهِ
بْنُ يَزِيدَ
حَدَّثَنَا
حَيْوَةُ
وَابْنُ
لَهِيعَةَ
قَالَا
حَدَّثَنَا
أَبُو
هَانِئٍ
الْخَوْلَانِيُّ
أَنَّهُ سَمِعَ
أَبَا عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
الحُبُلِيَّ يَقُولُ
سَمِعْتُ
عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ
عَمْرٍو
يَقُولُ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَا مِنْ غَازِيَةٍ
تَغْزُو فِي
سَبِيلِ
اللَّهِ
فَيُصِيبُونَ
غَنِيمَةً
إِلَّا
تَعَجَّلُوا
ثُلُثَيْ
أَجْرِهِمْ
مِنْ
الْآخِرَةِ
وَيَبْقَى
لَهُمْ الثُّلُثُ
فَإِنْ لَمْ
يُصِيبُوا
غَنِيمَةً تَمَّ
لَهُمْ
أَجْرُهُمْ
Abdullah b. Amr (r.a.), "Rasülullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu" demiştir:
"Allah yolunda
savaşıp da ganimet elde eden (her) savaşçı, (birlik) ahiret (teki) sevablarının
üçte ikisini peşin olarak (dünyada) almış olurlar. Kendileri için (ahirete sadece)
üçte bir (nisbetinde sevap) kalır. Eğer herhangi bir ganimet elde edemeden
dönerlerse (ahirette) sevabları tam olarak Verilir."
İzah:
Müslim, imare; Nesâî,
cihâd; İbn Mâce, cihad; Ahmed b. Hanbel, II, 169.
Seriyye; sayıları
beşten üç yüze kadar ulaşan ve düşman üzerine ansızın baskınlar yapmakla
görevli askeri birliklere verilen isimdir.
Bu hadis-i şerifte
savaşa katılıp da savaştan ganimet elde ederek sağ-salim yurtlarına dönen
mücâhidlerin, ahirette ellerine geçecek olan cihad sevabının üçte ikisini
dünyada iken peşin olarak almış olacaklarım, savaştan bir ganimet elde etmeden
dönen veyahut da yurduna dönemeden savaş meydanında can veren mücâhidlerin ise,
bu cihadlarının sevabını ahirette tüm "olarak alacaklarını ifade etmektedir.
İmam Nevevî, hadisin bu
mânâya geldiğini ifade ettikten sonra Kadı Iyâz'ın bü hadisle ilgili
görüşlerini nakledip, bu görüşlerden sadece bu manayı tercih ettiğini ve diğer
görüşlerin hepsini de asılsız ve yanlış ilan ettiğini söylemektedir.
İmam Nevevi'nin
açıklamasına göre, Kadı Iyâz'ın yanlış ilan ettiği bu görüşleri şöylece
özetlemek mümkündür: "Bu hadis sahih değildir. Mücâhidlerin dünyada elde
ettikleri ganimetle ahiretteki sevapları azalmaz. Nitekim Bedir mücâhidleri,
Bedir savaşının ganimetlerini dünyada iken aldıkları halde ahîretteki sevabları
azalmamış, bu ganimeti dünyada iken almış olmaları, onların mücâhidlerin en
faziletlileri olma şerefine ermelerine engel teşkil etmemiştir."
İmam Nevevi, Kadı
Iyâz'ın bu görüşlerini naklettikten sonra sözlerine şöyle devam ediyor:
"Her ne kadar bazıları (2497 nolu hadis hakkında) "Bu hadisin
râvilerinden "Ebu Hânî"nin kimliği meçhuldür. Binaenaleyh, "savaşa
giden bir mücahidin hem ganimetle hem de büyük sevaplarla dönüp geleceğine,
Allah'ın kefil olduğunu" ifade eden 2494 numaralı hadis-i şerif tercih
edilir. Çünkü sözü geçen hadîs-i şerif meşhur bir hadistir. Râvileri de aynı
şeklide meşhurdur. Ayrıca o hadis, hem Buhari, hem de Müslim tarafından
rivayet edilmiştir. Ebu Hânî'nin rivayet ettiği 2497 numaralı hadisi Müslim
rivâyei etkmişse de, Buhârî Sahih'ine almamıştır. Demişlersede bu söz asla
doğru değildir. Çünkü bu iki hadis arasında birini diğerine tercih etmeyi
gerektiren bir sebep yoktur. Eğer iki hadis arasında herhangi bir çelişki
olsaydı o zaman birini diğerine tercih yoluna gidilirdi. Oysa burada böyle bir
durum sözkonusu değildir. Zira 2494 numaralı hadis-i şerifte sadece savaştan
dönen bir gazinin sevab ve ganimetlerle döneceği ifade edilmekle ye-tinilmekte,
elde ettiği ganimetlerin alacağı sevabın miktarını azaltıp azaltmayacağından
asla söz edilmemektedir. Ayrıca 2494 numaralı hadisin ifadesi mutlak, 2497
numaralı hadisin ifadesi mukayeddir. Binaenaleyh, bu iki hadisi birlikte
değerlendirirken 2497 numaralı hadis-i şerifteki kayıt-layıcı ifadeleri nazar-ı
itibara almak icabeder.
Ebu Hani'nin kimliğinin
meçhul olduğu iddiası da doğru değildir. Çünkü bu râvi imamlardan pek çoğunun
kendisinden hadis rivayet ettiği meşhur ve güvenilir bir râvidir. Onun hadisini
Müslim'in rivayet etmiş olması kendisinin güvenilir bir râvi olduğuna yeterli
bir delildir.
İmam Nevevi mevzumuzu
teşkil eden hadise yöneltilen tenkidi de şöyle reddetmiştir;
"Bir hadisin sahih
sayılabilmesi için Buhari'de veya müslim'de bulunması şart değildir.
Binaenaleyh bazı kimselerin sırf Buhâride bulunmadığı için bu hadisin
şahinliğini kabule yanaşmamaları doğru değildir."
Bedir mücahidlerinin,
Bedir ganimetlerini bölüştükleri halde müca-hidlerin en faziletlileri olduğunu
delil getirerek savaştan elde edilen ganimetten payını alan mücâhidlerin,
ahirette savaştan alacakları sevabın üçte ikisini dünyada peşin olarak almış
olacaklarını ifade eden 2497 numaralı hadise yöneltilen tenkidi de şöyle
reddetmiştir:
"Evet Bedir
mücahidleri de Bedir savaşından hisselerine düşen ganimeti aldıkları için bu
savaştan ahirette ellerine geçecek olan sevabın üçte ikisini dünyada
almışlardır. Bedir mücahidlerinin ahirette elde ettikleri se-vab erişilebilecek
sevapların en üstünü ve son haddi değildir. Eğer dünyada savaş ganimetlerini
almamış olsalardı daha da büyük sevaba erişmeleri mümkündü. Ama bununla beraber
Bedir mücahidlerinin cennetteki makamları çok büyüktür."